AHMET ADA İLE AYAKÜSTÜ
SÖYLEŞİ
MİTAT ÇELİK
2006 yılının 40. sanat yılınız olduğunu biliyoruz. Ne söylemek istersiniz?
Önce ne çabuk geçtiğini belirteyim. ilk şiirimi ve yazımı 1966’da Soyut dergisinde yayımladığıma göre, demek 40 yıldır yazıyorum. Ne söylenebilir ki? İzlenimci bir şiirden içselliği de içeren, dilin katmanlarına, derinliğine yönelen bir şiire doğru yol aldım desem yanlış olmaz olmasına da, keşke bunu şiir eleştirisi yapsa.
Yeni kitabınız Kantolar, Şiirden Yayınları’ndan çıkmak üzere. Kantolar’ın öteki kitaplarından farkı var mı?
Olmaz olur mu? Öyle olmasa şiir kitabı yayımlamanın anlamı kalmaz. Bazı özelliklerine değineyim: Birkaç monolojik söylemin iç içe geçtiği epik özellikler barındıran şiirlerden oluşuyor. “Libretto”, “VI. Senfoni”, “Trajedi” gibi uzun şiirler böyle. Kısa şiirlerde de bu kırılma sürüyor. Şiirimi biçim ve tematik olarak, bunun şiir diline taşınması olarak yeni bir döneme taşıdığım söylenebilir. “Mersin hattı tam bir kırılma olmuştur bu şiirlerde ve sürecektir” diye yazmıştı özel bir yazışmada Celâl Soycan. aslında bu kırılma “Gökyüzünün Fıskiyesi” ile başlayıp “Denizin Uykusu Üstümde” ile derinleşti. Şiirimdeki ciddi kırılmayı olumlu buluyorum.Ayrıca “seçkin” bir düzeye sıçrama olarak da görüyorum.
Değişimi yazayım:
1. Biçimsellik.2. İmge düzeneğinde değişiklik. İmge düzeneğinde katmanlaşma. Çift imgeyle çalışma ya da imgenin çatallaşması. 3. Ötekileşme. 4. Nesne ve olgu ile öznenin ilişkisi değişmiştir. Artık dış dünyanın nesnelerine ve olgularına içsel tasarımlar üzerinden bakan bir şiir ortaya çıkmıştır. Böylece dış dünyanın izlenimlerinden kurtulup şiirin düşünselliğini derin yapıya taşıyorum. (Taşıyor muyum?). Dolayısıyla poetikayı kendi ben’ini doğrulamak üzere yeniden kuruyorum. (Kurabiliyor muyum? Bunlar da içsel sorular.) 5. Modern şiirin kriztalize haline yaklaşma yönelimi.
Bugün üretilen şiiri ve ortamını nasıl buluyorsunuz?
Dökülüyor. Entelektüel birikime düşman, bilgiye düşman, modern şiirin diline düşman, akademik eleştiriye düşman, ( sormak gerekir: bilgiye dayalı eleştiri hangi şiir tarafından yadsınmıştır? ) şiiri aşkın varlığa bağlayan tutucu bir ortam var. Kendi şiirini uzlaşımsal dille tüketen şairlere “çok yaşasın”lar çekilebiliyor. garip, tuhaf ve kaotik bir ortam. Öte yandan Metin Cengiz, Celâl Soycan, Yavuz Özdem gibi kuramsal birikimlerine güvendiğim yazarlar şiir ve düzyazı olarak kalıcı şeyler üretiyorlar.
Şimdi tezgahta neler var?
Bu ortamdan biraz uzaklaşarak yeni kitaplara çalışıyorum. “Şiir İçin Boş Levhalar” adlı şiir kuramı ile ilgili bir çalışma bitmek üzere. Ayrıca “Sözcükler Denizi” adlı yeni şiir kitabına da çalışıyorum.(*) Onları da bu yaz yayınevime vereceğim. Bakalım.
Şiire ilişkin yeni kurumsallık içeren yazılar yok mu?
Var. Şiir felsefe ilişkisine şiirin içinden bakan bir deneme bitti. Ama bir dergiye vermeyi düşünmüyorum. “Şiir için Boş Levhalar”ın içinde yayımlamak istiyorum.
Bu küçük söyleşi için teşekkür ederim.
Ben teşekkür ederim.
ZamanDükkânı, Sayı : 2, 2006
*”Sözcükler Denizi” henüz yayımlanmadı. Ama
“Şiir İçin Boş Levhalar” Eylül 2006’da yayımlandı.
SÖYLEŞİ
MİTAT ÇELİK
2006 yılının 40. sanat yılınız olduğunu biliyoruz. Ne söylemek istersiniz?
Önce ne çabuk geçtiğini belirteyim. ilk şiirimi ve yazımı 1966’da Soyut dergisinde yayımladığıma göre, demek 40 yıldır yazıyorum. Ne söylenebilir ki? İzlenimci bir şiirden içselliği de içeren, dilin katmanlarına, derinliğine yönelen bir şiire doğru yol aldım desem yanlış olmaz olmasına da, keşke bunu şiir eleştirisi yapsa.
Yeni kitabınız Kantolar, Şiirden Yayınları’ndan çıkmak üzere. Kantolar’ın öteki kitaplarından farkı var mı?
Olmaz olur mu? Öyle olmasa şiir kitabı yayımlamanın anlamı kalmaz. Bazı özelliklerine değineyim: Birkaç monolojik söylemin iç içe geçtiği epik özellikler barındıran şiirlerden oluşuyor. “Libretto”, “VI. Senfoni”, “Trajedi” gibi uzun şiirler böyle. Kısa şiirlerde de bu kırılma sürüyor. Şiirimi biçim ve tematik olarak, bunun şiir diline taşınması olarak yeni bir döneme taşıdığım söylenebilir. “Mersin hattı tam bir kırılma olmuştur bu şiirlerde ve sürecektir” diye yazmıştı özel bir yazışmada Celâl Soycan. aslında bu kırılma “Gökyüzünün Fıskiyesi” ile başlayıp “Denizin Uykusu Üstümde” ile derinleşti. Şiirimdeki ciddi kırılmayı olumlu buluyorum.Ayrıca “seçkin” bir düzeye sıçrama olarak da görüyorum.
Değişimi yazayım:
1. Biçimsellik.2. İmge düzeneğinde değişiklik. İmge düzeneğinde katmanlaşma. Çift imgeyle çalışma ya da imgenin çatallaşması. 3. Ötekileşme. 4. Nesne ve olgu ile öznenin ilişkisi değişmiştir. Artık dış dünyanın nesnelerine ve olgularına içsel tasarımlar üzerinden bakan bir şiir ortaya çıkmıştır. Böylece dış dünyanın izlenimlerinden kurtulup şiirin düşünselliğini derin yapıya taşıyorum. (Taşıyor muyum?). Dolayısıyla poetikayı kendi ben’ini doğrulamak üzere yeniden kuruyorum. (Kurabiliyor muyum? Bunlar da içsel sorular.) 5. Modern şiirin kriztalize haline yaklaşma yönelimi.
Bugün üretilen şiiri ve ortamını nasıl buluyorsunuz?
Dökülüyor. Entelektüel birikime düşman, bilgiye düşman, modern şiirin diline düşman, akademik eleştiriye düşman, ( sormak gerekir: bilgiye dayalı eleştiri hangi şiir tarafından yadsınmıştır? ) şiiri aşkın varlığa bağlayan tutucu bir ortam var. Kendi şiirini uzlaşımsal dille tüketen şairlere “çok yaşasın”lar çekilebiliyor. garip, tuhaf ve kaotik bir ortam. Öte yandan Metin Cengiz, Celâl Soycan, Yavuz Özdem gibi kuramsal birikimlerine güvendiğim yazarlar şiir ve düzyazı olarak kalıcı şeyler üretiyorlar.
Şimdi tezgahta neler var?
Bu ortamdan biraz uzaklaşarak yeni kitaplara çalışıyorum. “Şiir İçin Boş Levhalar” adlı şiir kuramı ile ilgili bir çalışma bitmek üzere. Ayrıca “Sözcükler Denizi” adlı yeni şiir kitabına da çalışıyorum.(*) Onları da bu yaz yayınevime vereceğim. Bakalım.
Şiire ilişkin yeni kurumsallık içeren yazılar yok mu?
Var. Şiir felsefe ilişkisine şiirin içinden bakan bir deneme bitti. Ama bir dergiye vermeyi düşünmüyorum. “Şiir için Boş Levhalar”ın içinde yayımlamak istiyorum.
Bu küçük söyleşi için teşekkür ederim.
Ben teşekkür ederim.
ZamanDükkânı, Sayı : 2, 2006
*”Sözcükler Denizi” henüz yayımlanmadı. Ama
“Şiir İçin Boş Levhalar” Eylül 2006’da yayımlandı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder